İNSAN İMMUNYETMEZLİK VİRÜSÜ (HIV, Human Immunodeficiency Virus)
- eczemrekara
- 21 Ara 2017
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Şub 2019
HIV, insan bağışıklık sistemi hücrelerine zarar veren retrovirüsler ailesinden bir virüstür.
Ecz. Emre Kara
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Klinik Eczacılık Anabilim Dalı

HIV (Human Immunodeficiency Virus, İnsan İmmun Yetmezlik Virüsü) infeksiyonu, etken virüsün etkisiyle bağışıklık sisteminin giderek baskılandığı kronik bir infeksiyon hastalığı olarak tanımlanmıştır. HIV, infeksiyon seyri boyunca CD4+ T hücrelere (immunolojik reaksiyonlara yardım eden lenfosit hücreler) saldırmaktadır ve hücre sayısı giderek azalarak buna bağlı olarak da AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome, Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu) için karakteristik fırsatçı infeksiyonlar ve kanserlerin ortaya çıkmaktadır.
İlk defa 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde cinsel yönelimi homoseksüel olan erkeklerde ve Haiti’den gelen göçmenlerde ender rastlanan Pnömocystitis jiroveci pnömonisi (PCP) ve Kaposi sarkomu (KS) vakalarının tespit edilmesi ile AIDS hastalığı tanımlanmıştır, 1983 yılında ise virüs izole edilmiştir.
Virüsün, HIV-1 ve HIV-2 olmak üzere insanda hastalığa yol açan iki tipi vardır.
Görülme oranı
HIV/AIDS ile yaşayan insan sayısı, 2015 yılı Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya üzerinde yaşayan tüm insanların yaklaşık 1/200’ini oluşturmaktadır ve her dakika yaklaşık dört kişi HIV ile enfekte olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre HIV/AIDS ile yaşayan insan sayısı (2015 yılında eklenen 2.1 milyon kişi ile birlikte) 36.7 milyon kişiye ulaşmıştır[1]. Dünya genelinde yeni hasta sayısı yıllara göre azalan bir eğilim göstermesine rağmen; Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde yeni hasta sayısı logaritmik olarak artmaya devam etmektedir[2].
Tedavi

Tedavide kullanılan ilaçlara antiretroviral ilaçlar denilmektedir. Tedavinin ana amacı;
Kandaki virüs miktarını gösteren viral yükün baskılanıp saptanamayacak düzeye indirilmesi,
Bağışıklık sisteminin korunması,
HIV infeksiyonunun etkilerinin azaltılması,
Yaşam kalitesinin artırılması,
AIDS kaynaklı ölüm oranının azaltılmasıdır
Tedavide nükleozit revers transkriptaz inhibitörleri (NRTI), non-nükleozit revers transkriptaz inhibitörleri (NNRTI), proteaz inhibitörleri (PI), integraz inhibitörleri (INSTI) veya reseptör antagonisti ilaçlar kullanılmaktadır. Virüsün kandaki miktarını en aza indirgemek için en az 3 antiretroviral ilacın bir arada kullanıldığı bir ilaç kombinasyonu tercih edilmektedir. Bu tedavi yaklaşımına yüksek düzeyde aktif antiretroviral tedavi (Highly active antiretroviral therapy – HAART) adı verilmektedir.
Yüksek düzeyde aktif antiretroviral tedavinin uygulanmaya başlanmasıyla mortalite ve morbidite önemli oranda azalmıştır ve yaşam kalitesi ve yaşam süresi beklentisi önemli oranda artmıştır, HIV infeksiyonu ölümcül bir hastalıktan kronik bir hastalığa dönüşmüştür.
Bu değişikliğin sonucunda, HIV ile yaşayan kişilerde eş zamanlı kronik hastalıkların sayısında artış ve bunun yanı sıra kullanılan ilaçların sayısında artış olmuştur. Günümüzde antiretroviral rejimlerde kullanılan ilaç sayısı ve günlük alınan tablet sayısı azalmasına rağmen HIV ile yaşayan kişiler diğer kronik hastalıkları için daha çok sayıda ilaç kullanmakta ve bu durum ilaç ilişkili problem görülme olasılığında artışa sebep olmaktadır.
Polifarmasi ilaç uyuncunda azalmaya sebep olmaktadır.
Hastalar ilaçlarını uygun şekilde kullandığı zaman kombinasyon rejimlerinin oldukça etkin olduğu görülmektedir. Uygun şekilde almadıkları zaman virüs ilaçlara karşı dirençli hale gelmekte ve hasta için tedavi seçenekleri azalmaktadır. Tedaviye uyuncu en üst düzeye çıkartmak önemlidir ve uyunçta, hastanın ilaçla ilgili endişelerini konuşmak ve sorunları çözmek için bu konuda kendi uzmanlığını kullanan eczacıların rolü önem kazanmaktadır.
Antiretroviral tedavinin uzun dönem toksik etkisi, yaşın ilerlemesi veya virüsün kendisinden kaynaklanan komorbiditeler (kardiyovasküler hastalıklar, hiperlipidemi, hipertansiyon, diyabet, gastrointestinal sorunlar, osteoporoz, böbrek hastalıkları, AIDS’den bağımsız kanserler) gibi durumlarla karşı karşıya kalınmaktadır.
コメント